BLOGGER TEMPLATES - TWITTER BACKGROUNDS »

7 Aralık 2011 Çarşamba

Atatürk'ün Müzik İle İgili Sözleri


Atatürk’ün Türk müziğine (musikisine) verdiği önem tartışmasız çok büyüktür. Atatürk sanatın her türlüsüne önem verdiği gibi, sanatçılara da ayrı bir değer verir, sanatla uğraşılması gerektiğini her fırsatta dile getirirdi. Ayrıca müzik eşliğinde dans etmeyi de çok severdi.

Atatürk’ün müzik ile ilgili sözleri

“Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir.”

“Hayatta müzik lazım değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzik ile ilgisi olmayan varlıklar insan değildirler. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat zaten mevcut olamaz.”

“Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu ifade söz ile olursa şiir, nağme ile olursa musiki, nakş ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur.”

“Güzel sanatların hepsinde ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk müziğidir. Bir ulusun yeni değişikliğine ölçü, musıkide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.”

“Hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim.”

“Ulusal; ince duyguları, düşünceleri anlatan; yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir an önce, modern müzik kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak bu düzeyde Türk ulusal müziği yükselip, evrensel müzikte yerini alabilir.”

“Halkın da musıki ihtiyacını düşünmek gerekir. Halkın musıki zevkinin gelişmesi için bu musıkiye (batı musıkisine) alışması ve bu musıkiden hoşlanması için, köklü bir musıki eğitimine ihtiyaç vardır.”

“Bir çok defa bu musıkinin (Türk musıkisinin) tam haysiyetini bulamıyoruz. İşte bu dinlediğimiz musıki hakiki bir Türk musıkisidir ve hiç şüphesiz yüksek bir medeniyetin musıkisidir. Bu musıkiyi dünyanın anlaması lâzımdır. Onu bütün dünyaya anlatabilmek için, bizim milletçe bugünkü medeni dünyanın seviyesine yükselmemiz gerekir.”

ATATÜRK’ÜN BELİRLEDİĞİ MÜZİK İLKELERİ DOĞRULTUSUNDA YAPILAN ÇALIŞMALAR VE SAĞLANAN GELİŞMELER

Atatürk’ün müzikle ilgili görüşlerini hayata geçirmesinde uyulması gereken temel düşünceler, onun belirlediği müzik ilkelerine dayanmaktadır.
Türk müziği, Türk Müzik İnkılâp’ından sonra her yönüyle bir atılım içine girmiştir.Ulusa llıktan çağdaşlığa çağdaşlıktan evrenselliğe ilkesiyle yapılan çalışmalar sonucu, müziğimizde büyük gelişmeler sağlanmıştır. Müzikile ilgili gelişmeler doğrultusunda amaçları gerçekleştirmek için çeşitli müzik kurum ve kuruşları açılmış,burada eğitim gören öğrenciler, Atatürk’ün belirlediği ilkeler doğrultusunda yetiştirilmişti r. Bu çalışmalar, devam ederek günümüze kadar gelmiştir.Atatü rk’ün belirlediği müzik ilkeleri doğrultusunda yapılan çalışmaları ve sağlanan gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz .
• Türk halk ezgileri derlenmiş, notaya alınmış ve yayımlanmıştır.
• Bu eserleri seslendirmek ve yorumlamak için orkestralar ve korolar kurulmuştur.
• Müziğimizde yeni bir kavram olan çok seslilik kullanılmaya başlanmıştır.
• Halk ezgilerinin, batı tekniği ile çok seslendirme çalışmaları yapılmıştır.
• Aynı ezgilerimiz, çağdaş tekniklerle işlenerek özgün eserler bestelenmiştir.
• İlk türk operası olan “Özsoy Operası” “Ahmet Adnan Saygun” tarafından bestelenip sahneye koyulmuştur.
• Türkçe operalar sahneye konulmuştur.
• Geleneksel Türk halk müziği,geleneks el Türk sanat müziği ve çağdaş çok sesli Türk müziği alanlarında değerli sanatçılar ve öğretmenler yetiştirilmişti r.
• Çeşitli üniverstelere bağlı fakültelerde müzik bölümleri açılmıştır.
• Çeşitli müzik guruplarımız yurt dışında düzenlenen festivallere katılarak büyük başarılar elde etmişlerdir.
• Ülkemizde, uluslar arası özelliğe sahip birçok müzik festivali düzenlenmektedi r. Bu ilkeler sonucunda Türk Müziği’nde önemli ve büyük gelişmeler olmuştur
__________________

Türk Beşleri

Türk Beşleri


Türk Beşleri özellikle Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş döneminde eserleriyle kendilerinden söz ettirmiş aşağıdaki beş Klasik Batı Müziği bestecisini bir arada tarif etmek için kullanılan uluslararası bir deyimdir. Türk müziği için çok önemlidirler. Bu kişiler:
Ahmet Adnan Saygun
Ulvi Cemal Erkin
Cemal Reşit Rey
Hasan Ferit Alnar
Necil Kazım Akses
Hepsinin ortak özelliği 1900’lerin başında doğmuş olmalarıdır ve Atatürk'ün eğitim için yurtdışına gönderdiği sanatçılardır. Farklı ailelerde, farklı kültürlerde ve farklı ortamlarda yetiştirildiler. Doğdukları dönem Osmanlı’da padişahlık dönemiydi. Cumhuriyetin ilanı ve tekkelerin kapatılmasıyla birlikte, Türk müziği yaratılmak istendi. Bu beş kişi devlet tarafından eğitim için yurtdışına gönderildi ve gelip Türk halk şarkılarını yeniden yorumladılar. Bu konuda bu uygulamayı daha önce yapan Rusya, Macaristan ve İspanya örnek alındı.
1904 – Babası yazar ve Osmanlı’da bir diplomat. 1904 yılında görev nedeniyle Kudüs’teler. Ekrem adında bir oğulları var. O yıl doğan oğullarına da Cemal ismini verdiler. Cemal Reşit Rey. Değişik görevler nedeniyle 1913’te Paris’e gittiler. Cemal henüz 9 yaşındaydı ve çok iyi piyano çalıyordu. 1914’de savaş nedeniyle Cenevre’ye gittiler. Cemal eğitimine konservatuar’da devam etti.Bestecilik ve orkestra şefliği dersleri de aldı. 1923’de İstanbul'a dönüp konservatuarda hocalık yaptı ve Şehir Orkestrasını kurdu. Hayatında 3 dönem var.1930’a kadar dönemde Fransa’da: bu dönemde fransız besteleri yaptı. 1950’lere kadar olan dönemde mistik müziğe yöneldi. Daha sonra doğu ve batı müziklerini birlikte işlemeye başladı. Kanto’lar batı’nın şarkılarıdır. Ekrem’le birlikte türk kantoları bestelediler. En önemlisi Lüküs Hayat. Bir diğer önemli eseri : Enstantaneler. 81 yaşına kadar Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuar’ında bestecilik dersleri verdi.
1906 – Ulvi Cemal Erkin. Müzikle uğraşan İstanbul’lu bir ailede doğdu. İlk müzik derslerini annesinden, daha sonra da yabancı bir piyanistten aldı. 1925’de Paris’e eğitime gönderildi. 1930’da geri dönüp piyano ve beste eğitmeni olarak hocalık yapmaya başlamıştır. Köçekçeler yazmıştır (oyun havası tarzında türk müziği).
1906 – Yine İstanbul’lu bir ailenin çocuğu: Hasan Ferit Alnar. Daha çok geleneksel müzikle uğraşan bir aile. Kanuna yeteneği olduğunu gören ailesi bu konuda eğitim aldırmış. Hasan Ferit Alnar, devlet tarafından farklı bir eğitim alması için Viyana’ya gönderilmiş. Dünyanın ilk kanun konçertosunu yazmıştır.
1907 – İzmir’li müziksever bir ailenin çocuğu Ahmed Adnan Saygun. Müziğe yetenekli olduğunu gören ailesi 10’lu yaşlarının başında müzik eğitimine başlattı. Devlet tarafından Paris’e eğitime gönderildi. Daha sonra folklör ustası Bela Bartok ile halk müziklerini derlediler. Yazdığı Yunus Emre Oratoryo’su 1947’de Paris’te de seslendirildi.
1908 – İstanbul’lu müziksever bir ailenin çocuğu Necip Kazım Akses. İstanbul Erkek Lisesi’nde lise eğitimi almış ve Viyolonsel çalmıştır. Devlet tarafından eğitim için Viyana’ya gönderilmiştir. Daha sonra piyano için minyatürler yazmıştır. Yani derinliği, perspektifi olmayan fakat bir olayı anlatan minimalist eserler.
Hasan Ferit Alnar Başlıca yapıtları Türk Süiti (büyük orkestra için, 1930), İstanbul Süiti (büyük orkestra için, 1937-38), Viyolonsel Konçertosu (1943) ve Kanun Konçertosu'dur (1951; 1958'de üzerinde bazı değişiklikler yaptı).
Ulvi Cemal Erkin Başlıca yapıtları Piyano Konçertosu (1942), Köçekçeler (süit, 1943), Birinci Senfoni (1944-46), İkinci Senfoni (1948-51), Keloğlan (bale, 1950), Sinfonietta (yaylı çalgılar orkestrası için, 1951) ve Konsertar Senfonisi (piyano ve orkestra için, 1966).
Cemal Reşit Rey Başlıca yapıtları Sultan Cem (opera, 1923), Zeybek (opera, 1926), Bebek Efsanesi (senfo­nik şiir, 1928), Köyde Bir Facia (opera, 1929), Birinci Senfoni (1941), Çelebi (opera, 1943), Piyano Konçertosu (1946), Çağnlış (senfonik şiir, 1950), Konsertan Parçalar (viyolonsel ve orkestra için, 1952), Fatih (senfonik şiir, 1953), Sazların Sohbeti (oda orkestrası için, 1957), Eski Bir İstanbul Türküsü Üzerine Çeşitlemeler (piyano ve orkestra için, 1961) ve İkinci SenfonVâir (iki yaylı çalgılar orkestrası için, 1963). Üç Saat (1932), Lüküs Hayat (1933), Deli Dolu (1934), Saz-Caz (1935), Maskara (1936) ve Hava-Cıva (1937) Cemal Reşit Rey'in operetleri; Adalar (1934), Ala­banda (1941) ve Aldırma (1942) ise revüle­ridir.
Ahmet Adnan Saygun En tanınmış yapıtı Yunus Emre Oratoryosu (1946) olan Saygun'un öbür yapıtları arasında Özsoy (ya da Feridun; opera, 1934), Taşbe-bek (opera, 1934), Bir Orman Masalı (süit, 1939-43), Kerem (opera, 1947-52), Birinci Piyano Konçertosu (1952-58), Birinci Senfoni (1953), İkinci Senfoni (1958), Üçüncü Senfoni (1960), Gılgamış (opera, 1962-83), Keman Konçertosu (1967), Köroğlu (opera, 1973), Dördüncü Senfoni (1976), Viyola Konçertosu (1977), Beşinci Senfoni (1984), İkinci Piyano Konçertosu (1985) ve Viyolonsel Konçertosu (1987) sayılabilir.

Atatürk’ün açılmasında öncülük ettigi müzik kurumları

Atatürk’ün önderliğinde müzik alanında yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır:

Ankara’da ‘’Musiki Muallim Mektebi ‘’kuruldu (1924).
’’Mızıka-i Hümayun’’Ankara’ya taşınarak ‘’Riyaset –i Musiki heyeti ‘’adını aldı(1924)
İstanbul Belediye Konservatuvarı kuruldu(1926).
Ankara Devlet Konsevatuvarı kuruldu(1936).
Gazi Terbiye Enstitüsü Müzik Bölümü kuruldu(1937)
Ankara’da Askeri Müzik Okulu öğretime açıldı(1938)

Bu kurumlar, Atatürk’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir.Atatürk’ün düşünceleri ve direktifleri doğrultusunda günümüze kadar gelişerek gelmiştir.Günümüzde çağdaş Türk müziğinin temeli olan bu kuruma, çeşitli senfoni orkestraları konservatuvarlar, üniversitelerin bünyesinde açılan müzik bölümleri, operalar, güzel sanatlar fakülteleri ve liseleri eklenmiştir.

25 Kasım 2011 Cuma

VazquezSounds Adele- Rolling In The Deep (Cover)

Kesinlikle dinlemelisiniz .

Gelişen Müzik Genel Bakış

25 Kasım 2011 : Gelişen müzik açıldı.

Müzik Nedir?

Müzik en genel tanımı ile sesin biçem ve devinim kazanmış hâlidir. Biçem ve devinim içeren bir ses oluşumunun Müzik olarak kabul görmesi için dinleyende duygulara yönelik etkileşim yapması da beklenmektedir. Tarihsel dönem, bölge, kültür ve kişisel beğenilere bağımlı olarak ele aldığında Müzik teriminin tanımı önemli farklılık gösterebilmektedir. Özellikle 20. yüzyıl çağdaşBatı müziğinde ortaya çıkan çok farklı müzik akımları, ortak bir tanımı büyük ölçüde zorlaştırmaktadır. Bunun ötesinde, gittikçe daha fazla insanın erişme olanağı bulduğu farklı kültürlere ait yerel müzikler de bu tanımlama zorluğunu arttırmaktadır.Tüm bu sebeplerden dolayı, müziğin tek bir tanımla açıklanması yerine farklı açılardan (sosyolojikpsikolojikakustikpolitikvb.) yapılan birden fazla tanımla açıklanması yaygınlık kazanmıştır. Bir sosyoloğun müziğe olan yaklaşımıyla, bir akustik fizikçinin yaklaşımı arasında gerek tanım, gerek metodolojik olarak büyük farklılık vardır. Tüm bu yaklaşımlar müzikologlar ve müzik teorisyenleri tarafından araştırılır ve değerlendirilir.

Özellikler 
Temel olarak dört ana unsurdan oluşur: Diklik, yoğunluk, süre ve tını. Diklik, bir sesin ne kadar 'tiz' ya da 'pes' olduğunu ifade eder. Örneğin her nota ismi (Do, re, mi) farklı bir dikliğe sahiptir. Aynı nota isimleri de hangi oktavda bulunduklarına bağlı olarak farklı diklikleri hangi edebilirler. Akustik olarak birimi frekanstır. Yoğunluk, bir sesin gürlüğünü ifade eder. Müzikte nüans olarak da kullanılır (forte, piano, fortessimo vb). Akustik olarak birimi desibeldir. Süre, bir sesin ne kadar sürdüğünü ifade eder. Müzikte ikinin katları biçiminde ifade edilir (birlik, ikilik, dörtlük, sekizlik) ancak nota değerlerinin yanlarına konan noktalar sürenin kendi değerinin yarisi kadar daha uzamasini sağlar. Tını, bir sesin rengini ifade eder. Örneğin aynı oktavda aynı notayi ayni yoğunlukta ve aynı uzunlukta çalan bir kemanla bir flüt arasındaki fark tını farkıdır. Dört özellik içinde en karmaşık olan özellik budur. Akustik olarak tını, sesin doğuşkan (harmonik) yapısına bağlı olarak değişir.




M.Eren
Kaynak